27 Temmuz 2008

Yurttan Sesler #1


İlgilenen olursa Değirmendere'de çekilmiştir efendim. :)

Xabi Alonso iddiaları

Aurelio gittikten sonra Aragones o bölgeye oyuncu istediğini dile getirdi. Nerden çıktıysa birden herkes Xabi'yi konuşmaya başladı. Sadece bizim basınımız değil İngiliz ve İspanyol basını da bu yönde haberler yaptı. Resmi sitede yalanlanmaması de Fenerbahçe taraftarının yüreğinin pır pır etmesine yetti.
Transferle ilgili olarak, Liverpool forumlarında görüldüğü üzere taraftarlar Xabi'nin takımdan ayrılmasını istemiyorlar.
Mirror'ın haberine göre Fenerbahçe £12 milyon önerecekmiş Liverpool'a. Kırmızılar ise £18 milyona Barry ile anlaşmak üzereymiş. Bu transferin doğru olabileceği ihtimalini birazcık daha arttırsa da, Aston Villa Barry'i satmak istemiyor. Bu durumda Xabi'nin takımdan ayrılmasına gerek yok.
Çok çok küçük bir olasılık. Fenerbahçe'ye gelene kadar İngiltere, İspanya ve İtalya'dan bir sürü taliplisi çıkar. Tabi, keşke gelse...

Ortega F.C. Dallas'a mı?

Bir sitede böyle bir söylenti gördüm dolaşırken. Rivayete göre Dallas'lılar görüşmeler için Arjantin'e gitmiş bile. Ortega gönülsüz haliyle. Fakat başkan sağlam bir teklif yakalarsa gözünü kırpmaz diyorlar. Bence gitmesin, River Plate'de bıraksın. Tahmin ediyorum, taraftarları da benimle aynı görüştedir.

Berbatov ve Robbie Keane

Tottenham'dan bahsetmişken devam ediyim dedim. Manchester United Berbatov için adeta saldırıya geçti. Uçuk rakamlar konuşuluyor transferle ilgili. Berbatov'un da gönlü varmış, fakat kendi ağzından duymadığım için inanmak istemiyorum.
Berba'nın forvetteki kankasına da kırmızılar merak sarmış. Crouch'un takımdan ayrılmasından sonra yedek golcü mü arıyorlar nedir? Gerçi David Villa ile de ilgileniyorlardı, fesatlık yapmıyım. Keano da gitmesin. Juande Ramos'un seneye hangi taktik dizilişle sahada olacağına bağlı tabi her şey...

Chimbonda ve Tainio Sunderland'de

Ramos kendi kadrosunu kurmak için elindekileri göndermeye başladı. Alan Hutton'ın alınmasından sonra, yedek kalan Chimbo Sunderland ile anlaşmış. Roy Keane, heyecan verici bir transfer olarak nitelendirmiş ve çok memnun olduğunu belirtmiş. Ondan önce de Teemu gitmişti. Roy Keane'in listesinde 2 Tottenhamlı daha varmış. Yeter artık, bırak da başkaları alsın diyorum.

Nihayet!

Gitti, nihayet gitti. Kim mi? Paul Robinson! En iyi zamanında bile İngiltere milli takımına nasıl seçildiğini anlamazdım. O kadar mı kötü İngiliz kalecileri diye insan ister istemez düşünüyor. £3.5 milyona Blackburn'ün olmuş. Hayrını görsünler görmesine de, tutup da oralarda panter kesilmesin.

26 Temmuz 2008

Rahatsızlıktan dolayı...

Blogun temasını sık sık bızıklıyorum, çevreye verdiğim olası rahatsızlıklardan ötürü özür dilerim. Bu temada karar kıldım, lakin banner denilen meretler nedense olmuyor. Üstteki Flamboyant Striker yazısı fazlaca sikko duruyor farkındayım. Fikri olan beri gelsin.

25 Temmuz 2008

Kelâmıkibar #1


“None of the industries of mass media seem to be interested in supporters but without them, football would be nothing. It’s all about passion and it’s history. It will always be like that. Without passion, football would be dead… Just 22 big strong men running in a green pitch, hitting a ball. Really silly… The supporters are those who transform football into a quality show, bringing their contribution every time…” John King

Yeni sezon bilet fiyatları (Fenerbahçe)

Fenerbahçe resmi sitesinden yeni sezon fiyatları için ipucu olacak 2 maçı biletlerinin satışa çıktığını duyurdu. Bunlardan ilki Shakhtar Donetsk ile oynanacak hazırlık maçı. Kale arkası tribünleri olan Migros ve Telsim‘de fiyatlar 33 YTL!

Bir hazırlık maçı için bile 33 YTL fiyat biçmek, yönetimin taraftarı soymasıdır. Bu tip maçlarda, sembolik bir ücret alınır ve normalde maça gitmek için durumu olmayan insanlar, hem stadı hem takımı görme fırsatı bulurlar. Bu sayede takım halka, halk takıma yakın olur. Diğer tribünlerin bilet fiyatları ise şöyle sıralanyor:

Fenerium Alt B - F Blok: 165,00 YTL
Fenerium Alt C - E Blok: 190,00 YTL
Fenerium Alt D Blok: 240,00 YTL
Fenerium Alt G Blok: 110,00 YTL
Fenerium Üst Trb.: 66,00 YTL

Sezon öncesi maçının 33 YTL olduğu bir durumda, şampiyonlar ligi ön eleme maçının ondan aşağı kalır bir yanı olamazdı, olmamış zaten! MTK Budapeşte gibi bir dünya takımını(!) Fenerbahçe karşısında izlemenin bedeli en az 66 YTL! Buradan da anlaşılıyor ki bu sene derbi maçlar ve şampiyonlar ligi maçları 66 YTL’den başlayan fiyatlarla izlenebilecek lakin, Lig TV başında izleyenlerin sayısı bir hayli artacak. Diğer tribünlerin bilet fiyatları ise şöyle:

Fenerium Alt B - F Blok: 255,00 YTL
Fenerium Alt C - E Blok: 305,00 YTL
Fenerium Alt D Blok: 315,00 YTL
Fenerium Alt G Blok: 205,00 YTL
Fenerium Üst Tribün: 132,00 YTL

Maça girmeden önce yapılan aramalarda, çakmak ve bozuk paralarla birlikte cüzdanlar da alınsın. Fenerbahçe eskiden halkın takımıydı. Her kesimden insan statta izlerdi Fenerbahçe’yi, televizyon başında değil. Bu tip bir ücretlendirme yapan yöneticiler, ya bu ülkede asgari ücretin kaç lira olduğunu ve açlık sınırında kaç kişinin yaşadığını bilmiyor, ya da zengin bir taraftar profili yaratmaya çalışıyor. Unutulmaması gereken bir şey var ki, takımlar taraftarındır! Çubuklu olsun, parçalı olsun, düz olsun… Lisanslı veya lisanssız olsun… Taraftarın üzerinden o formayı çıkarmaya kimsenin gücü yetmez! Kalbinden o sevgiyi çıkarmaya kimsenin bir tarafı yemez! Fenerbahçe yönetimi bir an önce daldığı derin uykudan uyanmalı daha doğrusu uyandırılmalıdır!

Formalar


Mağlumunuz bu günlerde Cristiano Ronaldo’nun Real Madrid’e gitme durumu herkes tarafından konuşuluyor. Bir yanda Ronaldo için ‘Köle’ diyenler, diğer tarafta bu işin profesyonellik kisvesi altına rahatlıkla sığacağına inananlar…

Artık transferlerde kulaklarımıza inananmayacağımız kadar büyük rakamlar dönüyor. Ülkemizdeki son örneği Güiza. Bu fiyatların en önemli sebeplerinden biri de futbolcuların çok fazla öne çıkması. Bilgiye erişimin bu kadar kolay olmasıyla tabii ki herkes futbolcuları tanıyacaktır. Tanımalıdır da… Bahsetmek istediğim bu değil. Takımların önüne geçen veya geçirilen futbolcular.

Futbol bir takım oyunudur ve takımlar 1 kişiden oluşmaz. Sahaya 11 kişi çıkar ve futbolunu oynar. Zaten takım olamayan kulüplerde başarıyı yakalamak hayli zordur.

Bu 11 adam sahaya çıkarken bir takımı temsil ederler, bu takım için oynar ve kazanmak isterler. Taraftarlar takım için ordadır, herhangi bir yönetici veya futbolcu için maça gelmezler, renkler için, forma için ordadırlar. Fakat günümüzde bu olay öyle bir hal aldı, daha doğrusu aldırıldı ki içten içe üzülmekten başka elinizden hiç bir şey gelmiyor.

Futbolcular sahaya kendileri için çıkar oldu. “Takım 1 gol atıp kazanacağına, ben 3 gol atayım da yenilse de olur” düşüncesi aldı başını gitti. Para için yapılır oldu her şey, bunların hepsine de ‘Profesyonellik’ adı verildi. Formaların arkasına isimler yazıldı çok lazımmış gibi. İsimler formanın önüne geçti.Eskiden gol atılınca formadaki şanlı amblem öpülürken, şimdi arkadaki isimler gösterilmeye başlandı. O formayı giymek için can verecek insanların, forma üzerinden prim yapıldığını gördükçe mideleri bulandı.

Yöneticiler ise, transferde büyük isimleri büyük fiyatlara takıma kazandırarak, daha fazla seyirciyi tribüne çekmeye çalıştı. Ticarethane işlettiğini sanan bu yöneticilerin peşinden gidenler oldu. Daha sonra sürüye katılanlar… Ve bu insanlar doğru olanı yaptıklarını düşünmeye başladı ki artık bu noktadan sonra dönüş çok zordu.

Futbol giderek endüstriyelleşiyor. Bunun sonucunda maddi olarak kendini güçlü tutan ekipler, başarıya bir adım daha yaklaşıyor. Çünkü futbolcular para için her takımda forma giyebiliyorlar. Para için ruhunu satmak derler ya aynen öyle.

Maddi olarak güçlü olmak için sponsorlar bir numaralı etken. Kulüplerin, futbolcuların hatta statların sponsorları var artık. Stat sponsorları demişken doğruluğu kesin olmasa da bir arkadaşımın bahsettiği bir olayı aktarayım. Galatasaray’ın UEFA’yı aldığı sene Carlsberg, Danimarkalı bira markası, Galatasaray’a bir teklifte bulunuyor. Ali Sami Yen’in yerine size bir stat yapalım. Lakin tek bir şartları var. O da stadın adının Carlsberg Arena olması. Tabii ki Galatasaray tarafından kibarca reddediliyor.

Bir de Fenerbahçe'nin böyle bir olayı var teklifte kalan. Birileri (kim olduğunu hatırlamıyorum) Şükrü Saracoğlu Stadının adının Aziz Yıldırım Stadı olarak değiştirilmesini istedi. Yuh! Olmadı haliyle...

Sponsorlara dönelim. İlk olarak göğüs bölgesinde, daha doğrusu karın bölgesinde başladı forma sponsorlukları. Daha sonra kimi takımlar kol bölgesine ve göğüs bölgesine sponsor almaya başladılar. Yavaş yavaş formula 1 pilotlarının giydiği kıyafetlere döndü formalar. Her yanlarında sponsor amblemleri, formaların asaletine gölge düşürdü. Torino çok sevdiğim bir kulüp. Formalarındaki reklamlarsa takımdan soğutacak cinsten.

Her şeyden öte kutsal saydığımız o renklerin üstünün kapatılması ne pahasına olursa olsun, taraftarların karşı olacağı bir durum. Şayet Barcelona gibi yaparsanız bu işi amenna. Sonuçta faydalı bir iş için, gelir gözetmeksizin reklam aldılar ve tüm dünya tarafından alkışlandılar.

Artık kulüplerin amatör branşlarının isimlerinin bile, para uğruna, değiştirildiği şu günlerde formalardaki reklamların pek kimsenin umrunda olduğunu sanmıyotum. “O forma kutsaldır, nasip olmaz herkese!” diye yırtaduralım kendimizi, kutsal gördüğümüz şeyler için bile para konuşuyor. Yazık…

Forma numaraları da 1'den 99'a kadar oldu. Eskiden 9 numara dedin mi santrafor akla gelirdi. Şimdi ise kaleci bile 9 numarayı alabiliyor. Eskiden daha güzel, daha sadeydi...

10 Temmuz 2008

Bayram Tutumlu'nun Antu.com ile ropörtajı


Antu.com: Aylardır Mehmet Aurelio`yu başka takımlara transfer etmek için uğraşıyorsunuz. Hatta kulübümüz sizi "Aurelio`nun aklını çelmek" suçlamasıyla UEFA`ya şikayet edeceğini bile söyledi. Siz gerçekten Mehmet istemediği halde aklını çelerek mi Real Betis`e transfer olmasını sağladınız?


Bayram Tutumlu: Bunlar tamamen hayal ürünü. Mehmet Aurelio, kişilikli, karakterli bir insandır. Bu transfer tamamen onun isteğiyle gerçekleşmiştir. Benim onun aklını çelme gibi bir durumum olamaz. Marco kendisine diğer bazı futbolculara verilen değer verilmediği için, basite alındığı için ayrılmıştır.


Ben geçen sezonun devre arasında başkan Aziz Yıldırım`la görüştüm. "Aurelio`nun sözleşmesi bitiyor, bunu uzatalım, teklifler var" dedim. Aziz Yıldırım bana kızdı, sinirli davrandı. Olabilir davranabilir. Ben bunun üzerine kardeşi Ali Yıldırım`la görüşmeleri sürdürdüm. Ali Yıldırım, başkanla aramızda köprü vazifesi yaptı. Hatta bu iş için Türkiye`ye geldim, ofisinde Ali Yıldırım`la görüştüm Aurelio`nun teklif beklediğini söyledim. Ancak hiç bir gelişme olmadı.


Herhalde yönetim Aurelio`nun Euro2008`de bu kadar iyi performans göstereceğini düşünemedi. Şampiyonadan sonra Mehmet`e 7-8 tane çok ciddi teklif yapıldı. Ancak Marco`nun isteğiyle kulübün teklifini 15 gün bekledik. Fakat yine ilgilenen olmadı. Sonunda telefonla bir teklif yaptılar. Biz aramızda artık güven ortamı kaybolduğu için teklifi faks çekip resmileştirmelerini istedik, yapmadılar. Herhalde Aragones`e, Guiza`ya öyle bir yoğunlaşmışlardı ki Aurelio konusunda hiç bir şey yapmadılar.


Bunun üzerine artık yapacak bir şey kalmadığı için Mehmet Real Betis`le anlaştı. Fenerbahçe`de ve Türkiye`de çok mutlu olmasına rağmen sözleşmeyi imzaladı çünkü ciddiye alınmadığını hissediyordu. Hatta imza atıktan sonra bile bana, "Şimdi Türkiye`yi bırakıp gidiyorum, Fenerbahçe`yi çok seviyorum. Çok üzülüyorum. Keşke teklif yapsalardı" dedi.


Antu.com: Bütün bu olanlar sizi taraftarın gözünde Fenerbahçe düşmanı yaptı. Siz bir menajersiniz Fenerbahçe gibi büyük bir kulübü bu derece karşınıza almak doğru mu?


BayramTutumlu: Benim Fenerbahçe`ye düşmanlık yapmam söz konusu olamaz. Benim Fenerbahçe`de dostlarım var. Bunu akla getirmek bile mantık dışıdır. Ben Fenerbahçe düşmanı olsam, Aziz Yıldırım istifa ettiğinde Marco`nun haberi olmadan Fenerbahçe ile sözleşme yenilemezdim.


Olay şöyle oldu. Ben Aziz Yıldırım istifa ettiğinde kendisiyle görüşmeye gittim. Yanında Ali Koç vardı ve kendisini istifadan vazgeçirmeye çalışıyordu. Yanlarına girdiğimde Aziz Yıldırım gözlerime baktı ve bana "Nobre gitti bari Marco gitmesin" dedi. Ben de "Başkanım söyleyin sözleşmeyi hazırlasınlar, ben imzalayayım" dedim.


Sözleşme hazırlandı ve ben TSİ 11:00`de sözleşmeyi Aurelio adına onun haberi yokken imzaladım. O sırada Brezilya`da saat 03:00`tü ve Marco mışıl mışıl uyuyordu.


Tekrar ediyorum Marco`nun transferi tamamen kendi isteğıiyle olmuştur ve benim Fenerbahçe düşmanı olmamla bir ilgisi yoktur. Böyle bir düşmanlık söz konusu da değildir.


Antu.com: Çeşitli iddialar ortalıkta dolaşıyor. Bunlardan biri de kulübümüzün Aurelio`ya 2, size de 1 milyon Euro teklif ettiği buna rağmen sizin teklifi kabul etmediğiniz yönünde. Bu doğru mu?


Bayram Tutumlu: Bütün bunlar hayal ürünü. Ben Marco`nun menajerliğinden önce ağabeyiyim. Beni tanıyanlar bilir. Paraya ihtiyacım yok. Ben bu işi para için yapmıyorum. Marco`nun transferinin de parayla bir ilgisi yok. Marco para için değil, kendisiyle ilgilenilmediği için Betis`e gitti.


Antu.com: Real Betis`in yabancı hakkının dolu olduğu, Aurelio`yu AB statüsünde oynatmak zorunda olduğu ancak bunun için de kulübümüzün izni gerektiği söyleniyor. Bu konuya da açıklık getirir misiniz?


Bayram Tutumlu: Keşke Marco`nun burada karşılanışını görseydiniz. Sanki Maradona gelmiş gibi karşılandı. Marco Real Betis`in bu sezon yaptığı en önemli transferdir. Gerekirse 2 yabancıyı gönderirler onu yine oynatırlar. Marco`nun böyle bir problemi olmayacak.


Mehmet Aurelio ve Bayram Tutumlu ile yaptığımız telefon görüşmesi doktorla olan randevularından dolayı burada sona erdi. Umarız Aurelio`nun transferindeki belirsizlikleri bir nebze aydınlatırız ve kulübümüzün konuyla ilgili bir açıklama yapmasına neden oluruz ve her iki tarafın da ağzından konuyu öğrenme şansına sahip oluruz.

Homer Simpson

Pırasa!

Vatan gazetesinden Feridun Niğdelioğlu, Aurelio'nun Fenerbahçe'den gitmesindeki esas etkenin Aziz Yıldırım'ın soyunma odasına yaptığı ziyaretler olduğunu yazmış.

"...Menajer Bayram Tutumlu, Aurelio’yu F.Bahçe’den koparan olayı VATAN’a anlattı. İşte Yıldırım’ın 23 Şubat’taki Bursa maçından sonraki fırçası:

“Aziz Yıldırım, Bursa maçında soyunma odasına girip futbolculara böyle bağırmış ve ’Ayağınızı denk alın’ demiş.. Bu tehdit, Aurelio için sonun başlangıcı oldu..”
“Zico da Aziz Başkan’ın fırçalarından bunalmıştı.. Ama o da kolayını bulmuş, her baskında odasına kaçıp oyuncularını Yıldırım’la başbaşa bırakmış..”
“Appiah, Kezman, en son Emre hep 3-3.5 milyon Euro’ya anlaştı.. Aurelio ise her sezon 34 maç oynayıp onların 3’te 1’i kadar almaya katlanamadı.”

“Yıldırım, bu fırçaların takımı motive ettiğini sanıyor ama etkisi tam tersine oluyor.. Hatta Aurelio bu seanslardan Zico’nun da bıktığını ve başkan gelir girmez kendi odasına kaçtığını, fırçayı da oyuncuların yediğini anlatıyordu.. Antrenör Edu’nun ayrılmasının nedenlerinden biri de başkanla yaşadığı tartışmaydı. Edu başkanın soyunma odasına girmesine tepki koyan tek isimdi, o da gönderildi zaten... Başkan Yıldırım bakalım Aragones geldikten sonra artık soyunma odasına girebilecek mi?”

“Fenerbahçe ile FIFA’lık olacağız. Ama FIFA öncelikle futbolcu haklarını koruduğu için Aurelio oynayabilecek.. Betis de FIFA ile temas kurdu, yoksa 3+1 yıllık sözleşme imzalamazlardı. Aurelio yarın yeni takımıyla idmanlara başlayacak. Ben Aziz Bey’i çok uyardım. 6 ay önce 1.1 milyon Euro olan ücretinin iyileştirilmesini istedim. Yıldırım ise ‘Aurelio’yu bizden kimse alamaz kardeşim, sen işine bak’ dedi. İşler bu noktaya geldi. Aurelio’nun kızdığı bir nokta da F.Bahçe’ye gelen her yabancının 3 milyon Euro’nun üstünde ücret almasıydı. Aurelio ise sezonun bütün maçlarında oynamasına karşın, onların 3’te 1’i kadar para almayı gururuna yediremedi. ”
"

Bana gerçek dışı göründü biraz. Gerçeklik payı varsa Aziz Yıldırım'a takım motivasyonunun nasıl sağlanacağını birinin anlatması lazım demiştim. Gerçeklik payı fazlaymış. Bayram Tutumlu yapmış açıklamayı.
Azarlamayla motivasyon olmaz! Karşındaki adamlar çocuk değil... Kulüpten açıklama gelir bugün, ona göre yorumlarız olayı.

09 Temmuz 2008

Az zamanda çok gol atmak


1-) Masashi Nakayama (Jubilo Iwata, Apr 15-Apr 29 1998) : İnanılması güç bir forma sahip olmuş zamanında. Oynadığı ligin üstüne bir kalitesi olduğu açık. Nitekim 4 maçta 16 gol atmış. Maç başına 4 gol ortalamasıyla oynamak ne demek? Şu an Türkiye'de biri böyle bir forma sahip olsa, kulüp başkanlığına kadar gider yolu. Maçlara göre attığı gol de şu şekilde; 5-4-4-3... Gittikçe düşen bir grafik, ama ne grafik! Güiza'nın ilk 4 maçta böyle bir şey yaptığını düşünsenize. (bkz: fantezi)

2-) Coen Dillen (PSV Eindhoven, Jan 27-Mar 31 1957) : Lakabı 'Her Canon' olan futbolcu, 1956-1957 sezonunda tam 43 gol attı. Bu yazıya konu olan bu değil, dediğim gibi az zamanda çok gol atmaktan bahsediyoruz. Bu adam da 20 golü, 9 maçta rakip kaleye göndermiş. Maçlara göre attığı gol sayısı; 3-4-2-2-1-2-2-1-3... Ayağına sağlık.

3-) Gerd Müller (Bayern Münich, Sep 27 1969-Mar 3 1970) : Bombacı da inanılması güç bir seri sahibi. 16 maçta 23 gol. Hem de Bundesliga'da. Maçlara göre attığı gol sayısı; 1-4-1-1-1-1-1-1-2-1-1-3-2-1-1-1...

4-) Owen Coyle (Airdrie, Sept 15-Sept29 1990) : Pek tanınmayan bir isim daha. Kendisi 7 maçta 17 gol atmış, fakat sezonun geri kalanında sadece 3 tane daha gol atabilmiş. maç başına daha fazla gol yakaladığı bir serisi var; 4 maçta 12 gol... Dile kolay. Maçlara göre attığı gol sayısı; 3-2-3-4...

5-) Steve Bloomer (İngiltere, Mar 9 1895-Mar 20 1899) : Bir de milli takım azgını var. Milli takımda uyum sağlamak, kulüp takımlarına göre daha zordur ama o yapmış. 10 maçta 19 gol atarak harika bir seri yakalamış. Maçlara göre attığı gol sayısı; 2-1-1-5-2-1-1-2-2-2...

6-) Refik Resmja (Partizan Tirana, Feb 18-Mar 4 1951) : Bir azman da bu arkadaşımız. Hem de ne azman. 23 maçta 59 gol atmış. Çok gol attığı zaman aralıklarına indirgersek, 4 maçta 24 gol ve 6 maçta 18 gol. Maçlara göre attığı gol sayısı; 6-7-7-4 ve diğer serisi; 3-4-1-4-5-1...

7-) Jose Santunino Cardozo (CD Toluca, Sep 21-Nov 24 2002) : Biraz daha normale yakın bir isim. 11 maçta 19 gol atmış. Maçlara göre attığı gol sayısı; 1-3-1-3-1-2-1-4-1-1-1...

8-) Dave Mooney (Cork City) : 6 maçta 11 gol. Maçlara göre attığı gol sayısı; 2-1-2-2-2-2

9-) Rodion Camataru (Dinamo Bucharest, May 17-Jun 25 1987) : Tüm zamanların en iyi Rumen forvetlerinden biri. 7 maçta 21 gol atmış olması bunun ispatlarından biridir. Maçlara göre attığı gol sayısı; 1-3-3-2-4-5-3...

10-) Mario Jardel (FC Porto, Oct 29 1999-Jan 15 2000) : Tanıdık bir isim. Ülkemizde de top koşturan Jardel, 9 maçta 18 gol itelemiş. Alkışlıyoruz onu da. Maçlara göre attığı gol sayısı; 2-1-1-3-1-3-3-2-2

Crouch Portsmouth'ta

Kule Portsmouth ile anlaşmış. Küçük gelen formasından mı, gol sonrası yaptığı (gerçi artık yapmıyor) robot dansından mı bilinmez, sempatik geliyor bu adam bana. Aman aman bir forvet değil ama kötü oynamıyor. Daha sık izleme fırsatı bulacağız onu, bu sevindirici. Portsmouth'a uyum sağlaması durumunda, attığı gollerle başka kulüplerin transfer listesine girebilir. Takip etmeli.. Transfer için konuşulan miktar 11 milyon paund.

Güiza'nın bonsevis bedeli

Güiza ismi çıktığından beri tartışılan konu. Yöentim bugün açıklamayı yaptı. Güiza 14 milyon Euro'ya Fenerbahçeli oldu.
Yüksek bonservis bedeli dediğimizde aklımıza gelen bir kaç isim var. Mario Jardel, Ariel Ortega, Nicolas Anelka...
Jardel Galatasaray'a bedavaya katılmadı. O da geldiğinde gol kralıydı ama Portekiz'in. Porto da oynayıp da Portekiz'de gol kralı olmak çok büyük bir mesele değil bence. Tamam futbolculuğunu tartışmıyorum ama ne Portekiz ligi çok üstün bir lig, ne de Porto ligin vasat bir takımı... Her neyse, Galatasaray'ın ödediği bonservis bedeli 16 milyon Euro. Yanlımıyorsam bu transfer 2000 yılında gerçekleşti, yanılıyorsam düzeltiniz.
Bir diğer yüksek bonservisli ismimiz, Nicolas Anelka. Kariyerini ve yeteneklerini tartışmaya gerek yok. Fenerbahçe'ye 2006 yılında 12 milyon Euro'ya transfer edildi.
Biraz da güncel transferlere bakalım. Örneğin Trabzonspor'un transferi Gökhan Ünal. 6 milyon Euro bonservis bedeliyle bordo mavililere katıldı. Değer mi göreceğiz ama benim ciddi kuşkularım var.
Diyeceğim şudur. İspanya Ligi gol kralını kimse size bedavaya vermez. Hem de bu gol kralı dediğimiz adam, İspanya'nın orta sınıf takımlarından biri olan Mallorca'da, hiç penaltı atmadan gol kralı oldu. Umarım faydalı bir transfer olur ve hedeflerimize ulaşmamızda yardımcı olur.

Fenerbahçe - Boca Juniors

Bugün resmi sitede başlığında sevindiren, fakat sonra üzen bir haberle karşılaştım. Keşke gerçekleşseydi. Seneye umarım bu teklifi hatırlar yönetimimiz.


Boca Juniors'tan maç teklifi
Arjantin'in dünyaca ünlü futbol takımı Boca Juniors 27 ya da 30 Temmuz tarihlerinden birinde İstanbul'da ya da bir Avrupa şehrinde özel bir maç yapmak için kulübümüze teklifte bulunmuştur. Ancak söz konusu tarihlerde kulübümüzün programı uygun olmadığından kendilerine olumlu yanıt verilememiştir.

Spor kamuoyuna duyurulur

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ

08 Temmuz 2008

Kapı Göründü


Beşiktaş İbrahimler hakkında kararını vermiş. Ey terlik sen nelere kadirsin.

Resmi siteden alıntı;

Yönetim Kurulumuz bugün yapılan toplantıda, daha önce kadro dışı bırakılan İbrahim Üzülmez ve İbrahim Toraman’ın süresiz kadro dışı cezalarının devam etmesine, her ikisinin de 150 bin YTL para cezası ile cezalandırılmalarına ve de tespit edilecek bonservis bedelleri ile
satışa çıkarılmalarına karar vermiştir.

Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız,

BEŞİKTAŞ JK

Aurelio Betis'de!

Daha önceki yazılardan birinde Aurelio giderse transferlerin gölgede kalacağından bahsetmiştim. Öyle de oldu. Aurelio Real Betis ile anlaşmış. Orta sahada bu denli iyi bir oyuncunun yeri şu anki şartlarda dolmaz. Hem de Türk statüsünde olan bir oyuncu bulmamız lazım. Şöyle bir ligimize göz gezdirdiğimizde ön libero olarak iyi bir oyuncu görünmüyor. Zaten Aurelio da bu yüzden milli takımda değil miydi?

Fenerbahçe için çok büyük bir kayıptır. Gittiği yerde de başarısız olacağını sanmıyorum, hatta ihtimal vermiyorum. Çok arayacağız bu adamı.
Eğer bu haber yalansa dünyanın en büyük götü olmaktan kıvanç duyarım. İnşallah yalandır.

Kezman'a gün doğdu!

Bu sezon için Kezman hakkındaki düşüncem, "Eğer sezona iyi başlarsa devamını getirebilir ama geçen sezondaki gibi başlarsa, devre arası bavulunu toplar." şeklindeydi. Geldiğinden beri çift forvet isteğiyle yandı tutuştu.
Oynayamaz tek forvet. Topu ayağına aldığında arkadaşlarının hücuma katılmalarını beklemiyor. Hemen kaleye yüzünü dönmeye çalışıp, çalımlarla golü bulmaya çalışıyor. Çoğu zaman da başarılı olamıyor. Geçen sezon boş kaleye kaçırdığı golü tamamen özgüven eksikliğine bağlıyorum. Aslında Güiza transferinden önce düşüncelerimin bir kısmı hala sabit. "Eğer sezona iyi başlarsa devamını getirir" Dikkat ettiyseniz getirebilir demiyorum, getirir diyorum. Bu sezon ilgi ondan Güiza'ya doğru kayacak ve biraz olsun üzerindeki baskı azalacak. Zaten çift forvetli bir sistem olduğu için iyice rahatlamıştır. Yanında bu derece güçlü bir forvet ve kesmek olduğu, müthiş çıkış yapan bir Semih olduğu için, çok çalışmak ve başarmak zorunda.
Beklenen patlamayı bu sezon yapacaktır.

Güiza Fenerbahçe'de!

Burada kariyerine değinmek istemiyorum. Zaten her televizyon programında içi dışına çıkarılacaktır. Ben Fenerbahçe açısından bakmak istiyorum olaya. Aragones İspanya milli takımındaki gibi, çift forvet oynatacak Fenerbahçe'yi. Güiza güçlü olduğu gibi aralara iyi giren bir oyuncu. Yanında Semih veya Kezman'la iyi bir ikili olacaktır. Çift forvet olması, Kezman'ın oynama olasılığını arttırıyor. Tabii ki hazırlık maçlarında bir deneme yapılacaktır. Hangisinin daha etkili olduğu görülecektir fakat benim gönlüm Semih'ten yana. Hangisi daha yararlı olacaksa o oynasın.

Transfer için harcanan meblağ normal. Geçtiğimiz senelerde bir gol kralı daha ülkemize gelmişti, bu tip bir bonservis bedeliyle... Mario Jardel. Fakat Güiza İspanya gol kralı olup geliyor. Geride bıraktığı forvetlerden çoğu Türkiye'ye gelmeyi kabul etmeyecek düzeyde. Bir forvet için futbolunun en verimli zamanlarında. 4 yıllık sözleşme imzalanmış olması da sevindirici.

Bu transfer sadece Türkiye'de değil, dünyada ilgi uyandıracaktır. Umarım verdiğimiz paraya değer ve leblebi gibi gol atar, asist yapar. Hoşgeldin!

Luka Modric

Tottenham'ın yeni transferi. Bu çocuk için çok olumlu şeyler söyleniyor. Geleceğin yıldızlarından biri olacağı üzerinde herkes hemfikir. Biraz kariyerinden bahsedecek olursak;
Tottenham Modric'in dördüncü takımı olacak. Tottenham'dan önce Dinamo Zagreb, Zrinjski Mostar ve Inter Zapresic formalarını giydi.

2002 yılında yani henüz 16 yaşındayken Zagreb ekibiyle sözleşme imzaladı. Zagreb genç takımında bir sezon geçirdikten sonra Zrinjski Mostar kulübüne kiralık olarak gönderildi. Zrinjski bilmeyenler için Bosna Hersek birinci liginde mücadele eden bir kulüptür. burda potansiyelini hemen gösterip daha 18 yaşındayken Bosna'da yılın futbolcusu seçildi. İlginçtir ki Bosna ekibinden kulübüne döndükten sonra "Eğer Bosna'da oynayabildiyseniz her yerde oynarsınız" açıklamasını yapmış. Ne demek istediği hakkında en ufak bir fikrim yok.

Sonraki sezonu yine kiralık olarak ama bu kez ülkesinde hatta Zagreb yakınlarındaki Inter zapresic'de geçirdi. Burada sergilediği performansla takımının ikinci olmasına katkı sağladı. Sezon sonunda ise otoriteler onu 2004 yılının gelecek vaad eden hırvat futbolcusu seçti. Zagreb'e döndüğünde bir daha kiraya gitmeyeceği kesindi. Dinamo ondan uzun süre faydalanmak istiyordu ama işler pek istedikleri gibi gitmedi.

Tottenham bu genç yıldızı nisan ayının sonlarına doğru £16.5 milyon karşılığında kadrosuna kattı. Üstelik 6 yıllık sözleşme imzalayarak gelecek planlarının bu çocuk üstünde şekilleneceğini ortaya koydu.

Modric forvet arkasında oynuyor. Oyun kurucu olarak oynamayı sevdiği biliniyor. Her iki ayağını da iyi kullandığı için ortasahanın kanatlarında da ondan faydalanılabilir ama amc de olduğu kadar etkili olacağını sanmam. En önemli özellikleri topsuz alanda çok iyi pozisyon alması ve oyunu iyi okuyup, ona göre gidişatı değiştirebilmesi. Kısaca 10 numara diye tabir edilen bölgedeki oyuncudan ne beklerseniz o.

Bu sene Euro 2008'de başarılı bir grafik çizdi. Umarım Tottenham'a hayırlı olur. Bu arada son resimdeki benzerlik de dikkat çekici.

Galatasaray da hazırlık maçı programını açıkladı


13 Temmuz 2008 19:00 (CET)
GALATASARAY - VFB HOMBERG
PCC STADION (DUISBURG)

16 Temmuz 2008 19:00 (CET)
GALATASARAY - PADERBORN
PARAGON ARENA (PADERBORN)

19 Temmuz 2008 17:30 CET
GALATASARAY - LOKOMOTIV SOFIA
OER ERKENSCHWIK (BOCHUM)

23 Temmuz 2008 19:00 CET
GALATASARAY - GENT
MONCHENGLADBACH WEGBERG STADIUM (WEGBERG)

07 Temmuz 2008

Deivid ameliyat oldu

Futbolcumuzun ameliyatı başarılı geçmiş, ilk olarak ayağı 6 hafta alçıda kalacakmış. 3.5-4 ay içerisinde de sahalara dönebilecekmiş. Futbol için çok uzun bir süre.

Şimdi merak konusu olan Fenerbahçe'nin Deivid'in lisansını askıya alıp almayacağı. Geçtiğimiz sezon Appiah'ın yaşadığı uzun sakatlık yüzünden lisansı askıya alınmıştı. Eğer alınırsa, yabancı kontenjanında bir kişilik daha yer açılacak ve transfere olanak sağlanacak. Bu kontenjan doldurulursa, Deivid iyileştiğinde ne olacağı sorunu gündeme gelecek bu kez.

Deivid, sağ kanatta yararlandığımız futbolcumuzdu. Onun boşluğunu (eğer transfer olmazsa) Kazım Kazım dolduracak ve yedeği Ali Bilgin olacak. Kazım'ın Euro 2008'deki istikrarsız görüntüsünü üzerinden atması gerekiyor. Bir bakıyorsunuz, maçı tek başına alacakmış gibi oynuyor, bir bakıyorsunuz sahada geziniyor. Bana kalırsa sağ kanadımızda ilk 11 oynayacak yeteneğe sahip bir futbolcu. Hemen vazgeçmemeli, ısrarla üstünde durmalıyız. Tecrübe kazandıkça vazgeçilmez olacaktır.

Deivid'di konumuz. Fenerbahçe için en yararlı olduğu sezonun ardından böylesi büyük bir sakatlık yaşaması moralini bozmuştur ama o antrenmandaki neşeli futbolcu gerçek hayatta da öyleyse altından kalkabilecektir. Tekrar geçmiş olsun, en yakın zamanda çubukluyla sahalarda görmek dileğiyle...

Gregory Coupet Atletico Madrid'te!


Atletico Madrid, Olympique Lyonnais'un kalecisi Coupet'yi almış. 35 yaşındaki kaleci, Leo Franco'yu kesecek mi göreceğiz. Ayrıca Atletico'nun diğer transferleri;

Çek defans oyuncusu Tomas Ujfalusi, Hollandalı defans John Heitinga (bu transfer çok önceden bitirilmişti), Fransız forvet Florent Sinama Pongolle ve Brezilyalı orta saha Paulo Assuncao Calderon'da boy gösterecek.

Fenerbahçe'nin hazırlık maçları


Müsabaka: Fenerbahçe SK – FC Kufstein veya Swindown Town
Tarih: 12.07.2008
Saat: 19:00
Yer: Stadion Kufstein Arena

Müsabaka:
Fenerbahçe SK – Sparta Prag
Tarih: 16.07.2008
Saat: 19:00
Yer: Stadion SV Wörgl

Müsabaka: Fenerbahçe SK – Ceske Budejovice
Tarih : 19.07.2008
Saat: 19:00
Yer: Stat henüz belli değil. İlerleyen günlerde açıklanacaktır.

Müsabaka: Fenerbahçe SK – Shaktar Donetsk
Tarih: 23.07.2008
Saat : 21:00
Yer: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu

Daniel González Güiza


Hatırlayanlarınız vardır belki, geçtiğimiz sezon sağ tarafta liglerin gol krallıklarını yazıyordum. Orada çoğu zaman yer alan ama birinciliği sonlara doğru kapan isimdi Daniel Güiza. Kim derdi ki adı Fenerbahçe ile anılsın.

Pek fazla izleme fırsatı bulamadım ama gördüğüm kadarıyla bitirici özellikleriyle öne çıkan bir golcü. Eğer Zico zamanında ismi anılsa, ihtiyacımız olan forvet o değil derdim fakat, Aragones'in henüz hangi taktikle sahada olacağını bilmiyorum. Bu sebepten faydalı olabilir.

Her şeyi bir kenara bıraksak bile İspanya Ligi gol kralı olması, heyecanlı ve umutlu olmak için başlı başına bir sebep. Transferi için geçen uçuk miktarlar ise eğer adapte olamazsa, başımızı taşlara vuracağımızın işareti.

Bu kadar çok yazılması ve şimdiye kadar bu transferin hiç yalanlanmamış olması, bu transferin gerçekleşeceğine delalet. Hayırlısı...

Federer vs Nadal

Maç hakkında pek bir şey söyleyecek yeterliliği görmüyorum kendimde. Tamam uzun zamandır izlerim tenis maçlarını fakat çok fazla bir bilgi birikimim yok. Ben bu ikisine seslenmek istiyorum:

"İnsan mısınız?"

Öyle bir maç izledik ki, kendi adıma konuşayım, yağmur aralarında bile televizyonun başından ayrılamadım. Bir saniyesini bile kaçırmak ıstırap verirdi. Bu iki 'yaratığın' da futbolun direğinden dönmüşlüğü var. Dün ister istemez "Acaba futbolcu olsalardı, ne olurdu?" diye düşündüm.

Mesela ben Nadal kadar hırslı, mücadele eden bir futbolcunun her maçını izlemek isterdim. En olmayacak yerlerde, acayip işler yapıp ağzımı 5 karış açık bıraktı. Bu nasıl bir oyun tarzı. Süperdi...

Federer ise çok teknik bir AMC'yi andırdı. Süper vuruşlar, muhteşem servisler... Aklıyla oynamasını bildi. Sanırım Nadal backhand'indeki zayıflığı önceki maçlarından anladı ki hep oraya yüklendi.

Maçın sonunda yapılan açılamaların bir kaç istisna dışında futbolla uzaktan yakından alakası yoktu. Bu nasıl bir centilmenlik, bu nasıl bir rakibi övmek. İki efendi adam, iki muhteşem tenisçi... Harika bir maçtı gerçekten. En yakın zamanda karşılaşmalarını yeniden izlemek dileğiyle.

Quaresma İnter'de?


Jose Mourinho'nun eski öğrencisi Frank Lampard'ı kadrosuna katmak istediğini artık herkes biliyor. Portekiz'de bir gazetenin haberine göre, Lampard'dan önce Quaresma yolunu tutacakmış Milano'nun.
Maicon ile birlikte iyi bir ikili oluşturabilirler sağ kanatta. Sol açığa da bir takviye gelir, Lampard da kadroya katılırsa, İnter şampiyonlar liginde başarıya ulaşır.
"E heralde" dediğinizi duyar gibiyim.

Bir çift terlik, İbrahimler ve kaptanlık


Geçtiğimiz günlerde, şaka gibi bir olay yaşandı. Eminim hepiniz duymuşsunuzdur. Toraman yemeğe terlikle iniyor, Üzülmez uyarıyor vs.

İki takım kaptanının birbirine karşı bu kadar hoşgörüsüz olmasına rağmen, inatla aramızda bir husumet yoktu açıklamaları yapmaları Beşiktaş'ta gergin bir ortam olduğunu düşündürüyor. Eğer gerçekten bir husumet yoksa, takımın çok çalışmaktan başka hiç bir derdinin olmaması gereken bu dönemde böyle bir şey yaşanması, acaba şampiyonluk kovalarken, o stres altında nasıl davranacaklar diye sorduruyor ister istemez.

Bu tartışmanın üzerine iki futbolcu da İstanbul'a gönderildi. Hem de ayrı ayrı uçaklarla. Ne çabuk düşman kesildiler. Aynı uçağa bile bindirilmediler. İkisinin de kulüple ilişkilerinin kesildiği söyleniyor. Hatta bir rivayete göre İbrahim Toraman, uçaktan iner inmez soluğu Galatasaray'da almış.

İkisinin de kaptanlığı alındı doğal olarak. Yeni kaptanlar Delgado ve Mert Nobre olacakmış. Nobre alışık kaptanlık pazubandına... Mağlum ilk oynadığı Fenerbahçe maçına kaptan olarak çıkmıştı. Gel gelelim ikisi de kaptanlığa alışık değil, o ayrı bir sorumluluktur. Delgado şimdiye kadar bu sorumluluğa sahip olduğu imajını çizmedi bana kalırsa.

Mehmet Aurelio


Müthiş bir oyuncu olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Bu aralar İspanya basınında çıkan haberler, endişe verici.

Eğer bu adamı elimizden kaçırırsak, yapacağımız transferlerin bir anlamı olmaz. Adam hem Türk statüsünde hem de çatır çatır oynuyor. Kezman ne kadar alıyorsa, 2 katını hak ediyor. Dediğim gibi eğer ki elimizden kaçırırsak, Aziz Yıldırım ve yönetiminin kulakları fazlasıyla çınlayacaktır.

Luis Aragones


Yeni teknik direktörümüz belli oldu, aslında daha önce belli oldu fakat o dönemler yazmıyordum.
Her neyse hakkında bir kaç soru işareti var;

- Çok yaşlı. Futbolcularla arasındaki yaş uçurumu bir sorun yaratabilir.

- İspanya dışında bir takımda çalışmamış olması. Uzun süren teknik direktörlük döneminde ispanya dı$ına adımını atamamış veya atmamış olması, acaba sorusunu da beraberinde getiriyor. fakat bir de şu yandan bakmak sağlıklı olacaktır sanırım; İspanya Ligi, kime sorarsanız sorun en iyi avrupa ligleri arasında ilk 3'te yer alır. İspanya dışına çıkmıyor fakat, İspanya dediğimiz ülkenin ligi de dünyadaki bir çok ligin ula$amayacağı kaliteye sahip.

- Kalli olayı. Karl Heinz Feldkamp'ın Galatasaray'da yaşadığı ve yaşattığı buhranlı dönemi Fenerbahçe'nin de bu yaşlı teknik direktörle ya$ama olasılığı taraftarları tedirgin ediyor. fakat, Kalli Galatasaray'a geldiğinde senelerdir futboldan uzaktı. Luis Aragones ise Euro 2008'den şampiyon ünvanıyla geliyor.

- Öğrenildiği kadarıyla, yeniliklere açık olmayan bir teknik adammış. Olur da i$ler kötü giderse, aynı şeylerde ısrarcı olması ba$ımızı ağrıtabilir. Açık olmadığı bu yenilikler dil öğrenme konusunu da kapsıyormuş. Tercüman kullanmayı sevmediğini de kendi söyledi, bakalım ne olacak.

- Irkçı söylemleri. Ne söylediğini tam anlamıyla bilmiyorum fakat ırkçılık yapan herkesin futboldan uzak durması en önemli temennilerimden biri olduğu için, kendisi hakkındaki ön yargım her zaman sabit olacak. let s kick racism out of football!

- Zico'dan sonra gelmesi Fenerbahçe'li futbolcular ve kendisi için büyük bir handikap olacak. Çünkü Zico bu takıma çeyrek final oynattığı halde sözleşmesi uzatılmadı. Başka nedenler yüzünden olsa da... Ayrıca Zico'nun esnek ve rahat tavırlarına alışan futbolcular disiplinli bir teknik direktörle neler yaşayacak göreceğiz.

-Alex ve Deivid tarzı oyuncuları sisteminde zorunda kalmadığı sürece düşünmeyen bir yapıya sahipmiş. Alex'in takımın beyni ve kaptanı olduğu düşünülürse transferler şart gibi gözüküyor.

-Kendi teknik kadrosu ile birlikte gelecekmiş. Bu kadronun çok iyi hocalar tarafından kurulu olduğu söyleniyor. Fenerbahçe yönetiminin Zico'nun teknik kadrosundaki ısrarı yüzünden sözleşmesini uzatmadığı düşünülürse tercih sebeplerinden biri de bu olabilir.

Aziz Yıldırım ona çok güveniyor, bekleyip görelim...

Harry Kewell Galatasaray'da

Öncelikle Galatasaraylıları ve Galatasaray yönetimini tebrik etmek istiyorum. Bonservis bedeli ödemeden, sıkı bir araştırma sonucu ve ikna kabiliyeti sayesinde yapılmış bir transferdir bu. Umarım Galatasaray'a ve Türk futboluna faydalı olur.

Kendisi hakkında taraftarlar da memnun gördüğüm kadarıyla fakat bir takım "acaba?"lar her transferde olduğu gibi bu transferde de var.

Geçen sene sakatlık nedeniyle fazla forma şansı bulamamış olması bu acabalardan en sık duyulanı, fakat unutmamalılar ki Galatasaray ila anlaşmasa, Roma'ya transfer olacaktı. En azından menejeri bu yönde bir açıklama yaptı. Hala çok şeyler beklenen bir futbolcu olduğunun ispatı bu olabilir sanırım.

Arda yedek kulübesinde mi oturacak, yoksa satılacak mı sorusu da ikinci acabamız. Öncelikle yönetimin ve taraftarın Arda'dan beklentileri büyük. Çok iyi bir teklif gelmediği sürece Arda'nın satılacağını sanmıyorum. Yedek kalma konusundaysa, benim düşüncem Arda ile Kewell kanatlarda oynayacak, dolayısıyla yedek kalma durumu yok. Football Manager'da "swap position" dediğimiz olay gerçekleşebilir, hatta gerçekleşmelidir bence.

Her şeyden öte, Premier Lig'de top koşturmuş bir futbolcunun takımda bulunması her zaman avantajdır. Büyük turnuvalara giden futbolcularımız, döndüklerinde kendilerine bir şeyler katmış olarak dönüyorlar. Aynı şey ligler için de geçerli. İngiltere dünyanın en önemli liglerinden biri olduğuna göre, Kewell'da bu takıma ve gençlerine faydalı olacaktır.

Tekrardan Galatasaray camiasına hayırlı olmasını diliyorum.

Deivid de Souza'nın ayağı kırıldı


"Avusturya Kitzbühel'de yeni sezon hazırlıklarına başlayan takımımız, oyuncumuz Deivid de Souza'nın antrenmanda sakatlanması ile sarsıldı. İspanyol teknik direktörümüz Aragones'in ilk antrenmanında sol ayak fibula kemiği kırılan oyuncumuz Deivid, Kitzbühel'deki St. Johann hastanesine kaldırıldı. Burada yapılan tedavisinde sol ayak fibula kemiğinde kırık tespit edilen oyuncumuz Deivid'in akşam saatlerinde Münih'e götürüleceği açıklandı. Doktorumuz Piyer Arzuman Deivid'in sağlık durumunun iyi olduğunu ve St. Johann hastanesinde Deivid'in ayağının alçıya alınmasından sonra Münih'e hareket edeceklerini açıkladı. Deivid'in Pazartesi sabah ameliyat olacağını söyleyen Arzuman her türlü önlemin alındığını ifade etti."


Bir futbolcunun başına gelebilecek en rezil sakatlıklardan biridir ayak kırılması. Çok üzüldüm, Okan buruk'a, Uche'ye, Güven'e, Metin Diyadin'e, Ronaldo'ya, Eduardo'ya vs. ne kadar üzüldüysem o kadar çok. Büyük geçmiş olsun, umarım en kısa zamanda sahalara dönüp kaldığı yerden devam eder.



 
^

Powered by BloggerFlamboyant Striker by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License