Mağlumunuz bu günlerde Cristiano Ronaldo’nun Real Madrid’e gitme durumu herkes tarafından konuşuluyor. Bir yanda Ronaldo için ‘Köle’ diyenler, diğer tarafta bu işin profesyonellik kisvesi altına rahatlıkla sığacağına inananlar…
Artık transferlerde kulaklarımıza inananmayacağımız kadar büyük rakamlar dönüyor. Ülkemizdeki son örneği Güiza. Bu fiyatların en önemli sebeplerinden biri de futbolcuların çok fazla öne çıkması. Bilgiye erişimin bu kadar kolay olmasıyla tabii ki herkes futbolcuları tanıyacaktır. Tanımalıdır da… Bahsetmek istediğim bu değil. Takımların önüne geçen veya geçirilen futbolcular.
Futbol bir takım oyunudur ve takımlar 1 kişiden oluşmaz. Sahaya 11 kişi çıkar ve futbolunu oynar. Zaten takım olamayan kulüplerde başarıyı yakalamak hayli zordur.
Bu 11 adam sahaya çıkarken bir takımı temsil ederler, bu takım için oynar ve kazanmak isterler. Taraftarlar takım için ordadır, herhangi bir yönetici veya futbolcu için maça gelmezler, renkler için, forma için ordadırlar. Fakat günümüzde bu olay öyle bir hal aldı, daha doğrusu aldırıldı ki içten içe üzülmekten başka elinizden hiç bir şey gelmiyor.
Futbolcular sahaya kendileri için çıkar oldu. “Takım 1 gol atıp kazanacağına, ben 3 gol atayım da yenilse de olur” düşüncesi aldı başını gitti. Para için yapılır oldu her şey, bunların hepsine de ‘Profesyonellik’ adı verildi. Formaların arkasına isimler yazıldı çok lazımmış gibi. İsimler formanın önüne geçti.Eskiden gol atılınca formadaki şanlı amblem öpülürken, şimdi arkadaki isimler gösterilmeye başlandı. O formayı giymek için can verecek insanların, forma üzerinden prim yapıldığını gördükçe mideleri bulandı.
Yöneticiler ise, transferde büyük isimleri büyük fiyatlara takıma kazandırarak, daha fazla seyirciyi tribüne çekmeye çalıştı. Ticarethane işlettiğini sanan bu yöneticilerin peşinden gidenler oldu. Daha sonra sürüye katılanlar… Ve bu insanlar doğru olanı yaptıklarını düşünmeye başladı ki artık bu noktadan sonra dönüş çok zordu.
Futbol giderek endüstriyelleşiyor. Bunun sonucunda maddi olarak kendini güçlü tutan ekipler, başarıya bir adım daha yaklaşıyor. Çünkü futbolcular para için her takımda forma giyebiliyorlar. Para için ruhunu satmak derler ya aynen öyle.
Maddi olarak güçlü olmak için sponsorlar bir numaralı etken. Kulüplerin, futbolcuların hatta statların sponsorları var artık. Stat sponsorları demişken doğruluğu kesin olmasa da bir arkadaşımın bahsettiği bir olayı aktarayım. Galatasaray’ın UEFA’yı aldığı sene Carlsberg, Danimarkalı bira markası, Galatasaray’a bir teklifte bulunuyor. Ali Sami Yen’in yerine size bir stat yapalım. Lakin tek bir şartları var. O da stadın adının Carlsberg Arena olması. Tabii ki Galatasaray tarafından kibarca reddediliyor.
Bir de Fenerbahçe'nin böyle bir olayı var teklifte kalan. Birileri (kim olduğunu hatırlamıyorum) Şükrü Saracoğlu Stadının adının Aziz Yıldırım Stadı olarak değiştirilmesini istedi. Yuh! Olmadı haliyle...
Sponsorlara dönelim. İlk olarak göğüs bölgesinde, daha doğrusu karın bölgesinde başladı forma sponsorlukları. Daha sonra kimi takımlar kol bölgesine ve göğüs bölgesine sponsor almaya başladılar. Yavaş yavaş formula 1 pilotlarının giydiği kıyafetlere döndü formalar. Her yanlarında sponsor amblemleri, formaların asaletine gölge düşürdü. Torino çok sevdiğim bir kulüp. Formalarındaki reklamlarsa takımdan soğutacak cinsten.
Her şeyden öte kutsal saydığımız o renklerin üstünün kapatılması ne pahasına olursa olsun, taraftarların karşı olacağı bir durum. Şayet Barcelona gibi yaparsanız bu işi amenna. Sonuçta faydalı bir iş için, gelir gözetmeksizin reklam aldılar ve tüm dünya tarafından alkışlandılar.
Artık kulüplerin amatör branşlarının isimlerinin bile, para uğruna, değiştirildiği şu günlerde formalardaki reklamların pek kimsenin umrunda olduğunu sanmıyotum. “O forma kutsaldır, nasip olmaz herkese!” diye yırtaduralım kendimizi, kutsal gördüğümüz şeyler için bile para konuşuyor. Yazık…
Forma numaraları da 1'den 99'a kadar oldu. Eskiden 9 numara dedin mi santrafor akla gelirdi. Şimdi ise kaleci bile 9 numarayı alabiliyor. Eskiden daha güzel, daha sadeydi...
0 Yorum yapın!: