Carling Cup çeyrek final karşılaşması yarın Manchester United ile Tottenham arasında Old Trafford'da oynanacak. Geçtiğimiz sezon bu iki takım finalde karşı karşıya gelmişlerdi. Penaltılara giden maçın sonunda kupayı Manchester United kazanmıştı. United'ın penaltılarını Giggs, Tevez, Ronaldo ve Anderson gole çevirmişti. Tottenham'ın penaltılarında ise Corluka atmış O'Hara ve Bentley kaçırmıştı. O'Hara penaltı atışları sonrasında gözyaşlarını tutamamıştı.
Tottenham'ın Manchester United'ı uzun zamandır yenemediğinden bahsetmiştim. En son Old Trafford'ta yaklaşık 20 yıl kadar önce Gary Lineker'in golüyle kazanmışlar.
İki takım şimdiye kadar 170 kez karşılaşmış. Bu maçların 79'unu Manchester, 46'sını Tottenham kazanmış. 45 maç ise berabere bitmiş. Ezici bir üstünlük. United ayrıca son 20 lig+kupa maçında Tottenham'a yenilmiyor. Bu maçların 15'ini kazandılar, geriye kalan 5 maç berabere bitti. Bu istatistik Tottenham'ın 2001'de White Hart Lane'de 3-1 kazandığı maçı kapsamıyor.
Manchester United bu kupayı daha önce 3 kez kazandı. Üçünü de kazanırken takımın başında Sir Alex Ferguson vardı. Ayrıca bu kupada yedikleri son gol geçen sezon yarı finalde Derby'nin attığı goldü.
Tottenham ise son 15 Carling Cup maçında sadece 1 kez yenildi. Bu kupayı 4 kez kazanıp, 3 kez de finalde kaybettiler. Harry Redknapp'in bu kupadaki en büyük başarısı geçen sezon Tottenham ile ikinci olmasıydı.
Peter Crouch 4 golle şimdilik kupanın en fazla gol atan oyuncusu. Bu maçta forma giyer mi bilemiyorum. Harry Redknapp kadroda değişiklik yapmayı düşündüğünü, antremanda çok çalışan isimlere şans verip, bazı oyuncuları dinlendirmek istediğini söylemiş. Kesin olan Ledley King'in bu maçta da oynayamayacağı. Kadrolar yarın netleşir, ona göre bir not düşerim buraya.
Bu arada maçı Kanal A yayınlayacak. Premier Lig'e, Carling Cup'a ve hatta FA Cup'a hasret kalmış arkadaşlar kaçırmasın. Bu güzel ligi şifreli yayınlayanlara da... Neyse bir şey demiyorum. Maç TSİ 22:00'da oynanacak. Yarınki bir diğer karşılaşma Portsmouth ile Aston Villa arasında oynanacak.
30 Kasım 2009
Manchester United - Tottenham
Geçmiş olsun Benzema
Futbolcuların trafik kazası haberleri arka arkaya gelmeye başladı. Marca'nın haberine göre Benzema Barcelona maçından sonra eve giderken kaza yapmış. Sanırım bariyerlere çarpmış. Aracında ciddi hasar olmasına rağmen Benzema'ya bir şey olmamış. Tekrardan geçmiş olsun.
Stefan Kießling
Bundesliga'da 14 hafta sona erdi. Gol krallığında ilk sıradaki isim 12 golle Stefan Kießling. Leverkusen'in bu sezon attığı gol sayısı 30. Werder Bremen 31 golle en fazla gol atan takım. Her neyse geçtiğimiz hafta Leverkusen'in Stuttgart'ı 4-0 yendiği maçta hat-trick yaptı. Bu sezonun Edin Dzeko'su Kießling mi acaba?
Pavlyuchenko Roma'ya mı?
Tottenham'ın mutsuz ve formsuz ismi Pavlyuchenko. Geçtiğimiz sezon da oynayamadığı için mutsuzdu. Bu mutsuzluğu ilk 11'de başladığı bir maçta oyundan alınınca tavan yaptı. Hocasının elini sıkmadan, kulübeye uğramadan soyunma odasına gitti. Her ne kadar özür dilediyse ve yaptığı hareketin hocasına yönelik olmadığını, kendine kızdığını söylese de Harry Redknapp ile aralarına kara kedi girdi bir kere. Roma teklif yapmış. Pavlyuchenko şimdi kulübünden Roma ile görüşebilmek için izin bekliyor. Forvet ihtiyacı ortada olan bir takıma gitmek beklentilerin büyümesi demek. Uzun süredir adam gibi forma şansı bulamadığı göz önüne alınırsa, üstündeki baskıyı kaldırabilir mi giderse? Bunu zaman gösterecek.
FA Cup eşleşmeleri
Tottenham Hotspur v Peterborough United
Brentford v Doncaster
Middlesbrough v Manchester City
Stoke v York
Notts County v Forest Green
Huddersfield v West Brom
Sheffield United v QPR
MK Dons v Burnley
Chelsea v Watford
Nottingham Forest v Birmingham City
Preston v Colchester
West Ham v Arsenal
Villa v Blackburn
Portsmouth v Coventry
Sunderland v Oxford United
Wigan v Hull
Everton v Carlisle
Sheffield Wednesday v Palace
Tranmere v Wolves
Blackpool v Ipswich
Fulham v Swindon
Stockport/Torquay v Brighton
Scunthorpe v Barnsley
Southampton v Rotherham/Luton
Bristol City v Cardiff
Reading v Liverpool
Staines/Millwall v Derby
Plymouth v Newcastle
Leicester v Swansea
Bolton v Lincoln
Accrington Stanley/Barnet v Gillingham
Manchester United v Kettering/Leeds
West Ham - Arsenal eşleşmesi dikkat çekici. Aston Villa - Blackburn eşleşmesi de iyi olmuş.
Aston Villa: 1 Tottenham:1
Öncelikle burada maça ait bir kaç istatistik vermiştim. Tekrar göz atmakta fayda olabilir. Fenerbahçe - Kasımpaşa maçını izlediğim için, Tottenham'ın maçını izleyememiştim. Sağolsun bir arkadaş tüm maçı atmış rapide, bu sayede izleyip yorum yapabiliyorum.
Harry Redknapp yaklaşık olarak tahmin ettiğim 11'le başladı maça. Ben Dawson'ı kesip Bassong'u oynatabilir demiştim ama Woodgate sakatlığı yüzünden kadroda yer alamayınca, onun yerine Bassong'u oynattı. Aston Villa'da ise tahmin ettiğim kadroda Warnock yerine Beye, Sidwell yerine Reo-Coker oynadı. Beye ve Bassong hatırlayacağınız gibi geçtiğimiz sezon Newcastle United'ta birlikte oynamışlardı.
Daha önceki yazılarımda Dawson'a güvenmediğimi, her an hata yapabilecek biçimde oynadığını söylemiştim. Maçın henüz 55. saniyesinde saçma sapan işler yapmaya kalkıştı ve başarılı olamadı. Allah'tan golle sonuçlanan bir atak olmadı.10. dakikada Aston Villa'nın golü kornerden geldi. Milner ön direğe kesti topu. Cuellar kafayı vurdu. Ön direkte Assou-Ekotto omzuyla çıkardı topu. Palacios'un marke ettiği Agbonlahor, neredeyse onu da kaleye sokup golünü atacaktı. Bu sezonki 8. golü oldu bu.
20. dakikada Tottenham gole çok yaklaştı. Defoe'nin şutu kaleciden dönüp Dawson'ın önüne düştü. Onun şutunu çizgiden Cuellar çıkardı. İlk yarıda Kranjcar'ın bir şutu dışında maçta pek bir pozisyon olmadı. İki takımda birbirine üstünlük kurmaya çalışsa da başarılı olamadılar. Aston Villa defansında Cuellar'ın etkili oyunu Tottenham forvetlerinin pozisyon yakalamasını zorlaştırıyor. Villa'nın önde olması biraz daha defansif oynamalarına sebep oluyor. Orta sahalarının etkili oyunuyla da Tottenham orta sahasının servis yapmasını zorlaştırıyor. Özellikle Luke Young, Aaron Lennon'a çok yakın oynayıp pozisyon yaratmasına engel oluyor.
İkinci yarıda Tottenham üstün olan taraf. Daha rahat oyun kurup, daha rahat Villa'nın üstüne gidebiliyorlar. Kranjcar'ın uzaktan şutları ve Crouch'un hava toplarındaki etkinliği tehlike yaratıyor. Şaşırdığım bir konu Dawson'ın maçın başındaki pozisyondan itibaren hatasız oynuyor oluşu. 73. dakikada Defoe topu elle düzeltip ağlara gönderdi ama hakem bunu gördüğü için golü vermedi. Gayet açık bir pozisyondu. 76. dakikada ise Tottenham'ın golü geldi. Hem de Dawson'dan! Golü atınca yakın çekimden fark ettim, maça kaptan olarak çıkmış. Belki bu onu motive etmiştir. Hala bir sebep arıyorum bu performansı için, evet. Assou-Ekotto'nun yaptığı orta defanstan döndü. Dawson şık bir vuruşla ağlara gönderdi ama topu kontrol ederken kol ile göğüs karışımı bir kontrol yapmış. Her neyse, bu gol Dawson'ın 2007 kasımından beri attığı ilk gol.
Tottenham galibiyet için baskıyı arttırsa da bir türlü ikinci golü bulamadı. Bu maç da gösterdi ki Tottenham'ın ilk 4 yolundaki en büyük rakiplerinden biri Aston Villa. Özellikle defanstaki Cuellar'ın performansını çok beğendim. Eğer sezonun geri kalanında daa böyle oynadıysa şüphesiz transfer döneminde adını duyacağız. Şahsen Tottenham'a gelmesini isterim. Maç fazlasıyla 3. sırada Spurs. Arsenal eksik maçında puan kaybederse 3. olarak kalacak. Bu sezon bir şeyler olacak gibi diyip nazar değmesin diye tahtalara vuruyorum.
29 Kasım 2009
Lampard'in iddiası
Arsenal-Chelsea maçı bugün TSİ 18.00'de oynanacak. Lampard bu maç için iddia'ya girmiş. İddiaya girdiği isim ise 12 yaşında bir Arsenal taraftarı, Jake Peach. İddianın şartları şu; eğer Arsenal kazanırsa Lampard bu küçük taraftarın tedavi gördüğü hastaneye tam £20,000 bağışlayacak. İddianın bir de diğer tarafı var tabi. Eğer Chelsea kazanırsa, Arsenal taraftarı olan Jake bir gün boyunca Chelsea formasıyla dolaşacak. Chelsea kazansa bile bence Lampard o bağışı yapacaktır. Bekleyip görelim.
Alexandre Song'dan kısa kısa
"Oğlum şu an benim babamı kaybettiğim yaşta. Beni oynamak için çağırdığında oturup düşünüyorum. Sanırım bir şeyler kaçırdım. Babamı tanıma şansı bulamadım. Benim için çok zordu. Arkadaşlarımı babaları okuldan alırken, benim için hiç kimse yoktu. Daha 8 yaşındayken baba olup, aile kurmaya karar verdim. Küçükken yaşayamadığım sevgiyi büyüyünce yaşamak istiyordum."
"8 yaşına kadar Kamerun'da yaşadım. Daha sonra Fransa'ya geldim. İlk zamanlar çok zordu. Afrika ile Avrupa arasında çok büyük farklar var. Annem beni ilk kez McDonald's a götürdüğünde, bu ne diye sorup tiksinerek baktım. Annem denememi söyledi ama ben istemedim. Afrika'daki tatlar gibi değildi. Her şey farklıydı."
"Afrika'da Fransızca biraz farklı olarak konuşulur. İlk 6 ay boyunca insanların beni anlayabilmesi zor oldu. Daha sonra anlayabilmeye başladılar. Futbol oynuyorsanız pek fazla konuşmaya ihtiyacınız yok. "
"Yeni evimizin penceresinden Red Star'ın (Fransız alt lig takımlarından biri) sahasını görebiliyordum. Bir gün okuldan sonra çocukların futbol oynadığını gördüm. Oradaki adama ben de oynayabilir miyim diye sorduğumda bana yarın gel dedi. Oynadığımda ise benden etkilenmişti. Nereli olduğumu, nerede yaşadığımı sordu. Ona buraya iki hafta önce taşındığımı, kimseyi tanımadığımı ve arkadaş edinmek için geldiğimi söyledim. Futbolcu olmayı düşünmüyordum. Sadece futbol oynayarak arkadaş edinmeyi istiyordum. "
Burada küçük bir not eklemek gerekir. Şimdi takım arkadaşı olan Abou Diaby o zamanlar Red Star formasını giyiyordu ve Paris Saint Germain'e transfer olmuştu. Song ise onun yerine takıma dahil oldu. Red Star'dan Bastia'ya geçiş yaptı. Burada Wenger'in gözlemcilerine takıldı ve soluğu Londra'da aldı.
"Henüz 17 yaşındaydım. Ailemi ve arkadaşlarımı bırakıp gelmiştim. Üstelik İngilizce de konuşamıyordum. Her şey farklıydı; yemekler, yağmur! Bir sonraki yıl daha iyiydi. Eşim de Londra'ya geldi. Daha sonra ilk çocuğumuz doğdu ve hayat benim için tamamen değişti. Şimdi bir ailem var ve onlar için her şeyimi vermeye hazırım. "
"Chelsea'nin çok iyi ve çok güçlü oyuncuları var. Eğer orta sahayı kazanırsanız maçı kazanırsınız. Bunu yapmak için hazırız. Belki benim bu oyuncularla etkileşimim daha fazla olacaktır. Andrey ve Theo gibi oyunculardan daha iyi fiziksel özelliklere sahibim. "
"Babam burada olsaydı daha mutlu olabilirdim. Eşim, çocuklarım ile birlikte iyi bir yaşam sürüyoruz. Babam da burada olsaydı ve bu mutluluğu bizle paylaşsaydı daha mutlu olabilirdim."
Anti Racism!
Darren Bent'in annesi bir Sunderland taraftarı tarafından ırkçı saldırıya uğramış. Bent bunu kendi Twitter sayfasında söylemiş. Rezalet olarak nitelendirmiş ki tamamen katılıyorum. Taraftarın annesini tanıması çok küçük bir ihtimal.Darren Bent yüzünden böyle bir saldırı olacağını düşünmüyorum. Kaldı ki takımının en formda isimlerinden biri. Gel gelelim böyle bir olayın kendi taraftarından gelmesi daha çok üzmüş olmalı. Bent saldırganın kim olduğunu bulmaması için dua etmesi gerektiğini söylemiş.
Twitter sayfası bu: http://twitter.com/DBtheTruth
28 Kasım 2009
Dahi !
Fenerbahçe'nin kanat oyuncuları olmadan oynadığı bir taktik hatırlayan var mı içinizde? Yoksa bu akşamki maçı iyice aklınıza kazıyın, bir daha göremezsiniz belki. Yaklaşık olarak şu şekilde oynadı Fenerbahçe:
-------------Alex---------------
---------Mehmet Topuz--------
-----Cristian--------Selçuk-----
Carlos--Lugano--Önder--Gökhan
------------Volkan-------------
Defansta top çıkarabilecek adam yok. Defansın önündeki isimler al gülüm ver gülümden daha ileriye gidebilecek adamlar değil. Mehmet Topuz ve Alex ile hem kendi sahandan çıkmak hem de forvetlere pozisyon hazırlamak zorundasın. Bu iki oyuncunun oyun kurması gereken alanın büyüklüğünü gözünüzde canlandırabilmişsinizdir umarım. Alex'in de her maçta olduğu gibi bu maçta da markaj altında olduğu düşünülürse bu iş Mehmet Topuz'a kaldı çoğunlukla. Mehmet'in tek başına bir şey yapmasını beklemek, futboldan hiçbir şey anlamamaktır ya da her şeyi bildiğini sanmak. Yazının başlığı neden "dahi" sanıyorsunuz. Bu dahimiz Mehmet Topuz'un üstüne kalan taktiğin Mehmet Topuz yüzünden işlemediğini düşünerek kenara alıyor. Yerine giren isim Özer. Tamam çok yetenekli oyuncu ki bana kalırsa iyi de oynadı ama taktiği değiştirmediğiniz sürece istediğiniz oyuncuyu getirin aksayacaktır.
Kanatsız oynadı dedim yazının başında. Bu şekilde oynamak Kasımpaşa'nın işini kolaylaştırdı. Sadece Kasımpaşa değil, kimle oynasanız işi çok kolay olurdu. Hali hazırda Fenerbahçe maçın favorisi olduğu için çoğu takım öncelikli olarak 1 puan için geliyor Kadıköy'e. Bir puanı kazanmak için de defansınızın iyi olması lazım. Eğer öyle ahım şahım defanslara sahip değilseniz, defans oyuncularını birbirine yakın oynatarak, forvetlerin gol bulma şansını minimuma indirirsiniz. Hele bir de rakibin kanatlardan bir tehtidi yoksa, defansı açmak zorunda kalmazsınız. Birazcık da boy üstünlüğünüz varsa hava toplarını da bir bir toplarsınız. Güiza gibi Fenerbahçe tarihinin en büyük hatalarından biri olduğu sürece sırtınız yere gelmez. Ayrıca bu kanat oyuncusu olmayan sistemde, Kasımpaşa'nın kanat oyuncularını hatta beklerini sadece Fenerbahçe bekleri savunmak durumunda kaldı.
Sadece Daum'u eleştirmemek lazım. Geçen seneden beri bazı oyuncularımızın ciddi anlamda mental eksikliklerinin olduğunu düşünüyorum ve hatta işi biraz ileri götürüp Fenerbahçe'nin sahaya nasıl dağılması gerektiğini bilmediğini söylüyorum. Eğer bir oyuncu topu aldığında, kim olursa olsun, karşısında 4 tane rakip oyuncuya rağmen 1 tane takım arkadaşını görüyorsa bu çok ciddi bir olaydır. Bu işi Emre düzeltiyor Fenerbahçe'de. Zaten onun oynamadığı her maçta takımın hali ortada.
Maçın başında Volkan'ın yediği golün artık bir açıklaması yok. Seyirci baskısı yok, rakip baskı yapmıyor, top sert veya abuk sabuk bir yerden sekip gelmiyor, genç kaleci değilsin, heyecanlı hiç değilsin... Volkan bu sezon iyi götürüyordu ama bu hatayı profesyonel bir kalecinin yapma hakkı yok yahu. Fenerbahçe'de oynuyorsun.
Roberto Carlos'un Fenerbahçe'ye bu saatten sonra faydasının olacağını düşünmüyorum. Eğer daha önce yazdıklarımı okuduysanız, hiçbir zaman eleştirmedim saygımdan. Yine eleştirmiyorum, aklının burda olmadığını düşünüyorum ve aklı neredeyse orada olmasını istiyorum.
Güiza... Aslında onun hakkında söyleyeceğim o kadar çok şey var ki. Fenerbahçe formasını taşıdığı için susuyorum. En kısa zamanda bu formadan olabildiğince uzağa gitmesi en büyük isteğim. Maç öncesinde yazdığım yazıda gol atacağını söylemiştim. Kaleci ve defans hatasından saçma sapan bir gol attı evet. Şu saatten sonra her maç 4'er 5'er gol atsa önemi yok. Yalvarıyorum gönderin şu adamı. Forvet dediğin adam biraz vasıflı olur. Güiza'da ne dripling yeteneği var, ne hava toplarına hakim, ne bitiricilik var, ne pas dağıtabiliyor... Hız, ikili mücadele desen yerlerde sürünüyor. Ne kaldı geriye Allah aşkına? Onun hakkında daha fazla yazarsam kendime hakim olamayacağım.
Bayramı zehir ettiniz, büyük bir fırsatı teptiniz. Aferin size! Şimdilik burada kesiyorum. Daha sonra devam etmeye gayret ederim.
Fenerbahçe - Kasımpaşa maçı öncesi
Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Diego Lugano, Önder Turacı, Roberto Carlos, Selçuk Şahin, Cristian Baroni, Alex de Souza, Mehmet Topuz, Daniel Güiza, Semih Şentürk...
Takımımızın 11'i böyle. Merak ediyorum acaba Daum, Özer'i oynatmamak için daha kaç takla atacak. Kasımpaşa karşısına bile ilk 11'de çıkamayacak mı bu adam? O kadar mı yeteneksiz, yoksa bir alıp veremediği mi var bizim dahi(!)nin. Uzun bir zaman sonra iki forvetimiz de sahada olacak ama Semih'i forvet gibi mi yoksa Alex'e yakın mı oynatacağı belli değil. Daniel Güiza bu maç gol atacaktır ama hiçbir şey yapmadan. Boş kaleye falan yuvarlar bir tane. Ondan sonra da "çift forvet olunca bla bla" muhabbetleri başlar. Geçen haftalarda kafasının üstünden geçen topa zıplamaması vs. kısa bir süreliğine unutulur...
Her neyse, inşallah sözlerimi bana yedirir Güiza. Yine inşallah güzel bir oyunla galip gelerek Galatasaray'ın mağlubiyetini taçlandırırız. Zaten seyircisiz maç, bir de kötü futbol olursa... Neyse bunları düşünmemek lazım şimdi. Saldır Fenerbahçe!
Aston Villa - Tottenham Hotspur
Bildiğiniz gibi geçen hafta Tottenham, Wigan'ı acımasızca 9-1 yendi. Bu hafta ilk 4'e girmek için kazanmaları gereken bir maç var. Biraz istatistik:
Geçtiğimiz sezon iki maç da 1-2 deplasman takımının galibiyetiyle sonuçlandı. Villa Park'ta oynanan maçta Tottenham'ın gollerini Jermaine Jenas ve Darren Bent kaydederken, Aston Villa'nın tek golü Carew'den geldi. Aynı zamanda son beş maçın dördü 2-1 bitmiş. İkide bir aynı şey oluyor yani, iddaa severlere duyurulur.
Harry Redknapp'in Wigan maçındaki kadroyu bozacağını sanmıyorum. Bir Dawson-Bassong değişikliği olabilir. Onun dışında kalede Gomes, geri dörtlüde Assou-Ekotto-Jonathan Woodgate-Michael Dawson-Corluka, orta sahada Kranjcar-Palacios-Huddlestone-Aaron Lennon, forvette ise Crouch-Defoe ikilisiyle sahada olacaktır Tottenham.
Aston Villa'da Downing ilk defa taraftarının karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Eğer şans verilirse onun için önemli bir maç olacak. Ben oynayacağını düşünmüyorum ama sonradan oyuna dahil olabilir. Aston Villa'dan da şöyle bir kadro bekliyorum: Kalede Friedel, geri dörtlüde Luke Young-Cuellar-Dunne-Warnock, orta sahada Milner-Petrov-Sidwell-Ashley Young, ileri ikilide ise Agbonlahor ve John Carew.
Jermaine Defoe bu sezon 11'i ligde olmak üzere 12 gol kaydetti. Geçen hafta Wigan'a attığı 5 gol onu gol krallığında ilk sıraya taşıdı. En yakın takipçisi Fernando Torres'in 10 golü var. Aston Villa'nın en skorer ismi ise 6'sı ligde olmak üzere 7 golle Agbonlahor. Geçtiğimiz sezon Agbonlahor, Aaron Lennon ve Theo Walcott ilginç bir şekilde karşılaştırılmıştı. Kriter ise hangisinin daha hızlı olduğu konusuydu. Sanırım net bir karara varılamadı. Sadece hızla olmuyor bu işler. Bence içlerinde en iyi dripling atanı Aaron Lennon. Tottenham'ı tutmamın bununla alakası yok, evet. :)
Tottenham'da tahmin edin bakalım kim sakat? Ledley King! Şaşırdınız mı yoksa? Nasıl bir dizi var bu adamın anlamıyorum ki. Sanırım futbola erken veda edecek. Ayrıca kaza geçiren Cudicini ve ayağı kırılan Modric de kadroda yok. Giovani Dos Santos'un ise durumu maç saatinde belli olacak. Şu klişeyi de kullandım ya, gözüm açık gitmem. Zaten Gio iyi durumda olsa bile bu dizilişte Aaron Lennon ile David Bentley'in arasından sıyrılması çok zor. Gönül izlemeyi çok istiyor ama olmuyor. Aston Villa'da ise Bouma ve Davies'in sakatlıkları sürüyor. Collins'in durumu belli değil ama kadro tahminimde yer vermedim ona. Bence oynamayacak.
Aston Villa kendi sahasında Wigan'a yenildiğinden beri kaybetmiyor. O maç 2-0 Wigan galibiyetiyle sona ermiş. Kendi sahalarında son 5 maçtan 13 puan çıkarmışlar. Ayrıca bu maçtan sonra her maçta gol atmayı başarmışlar. Gol demişken Tottenham ligde en fazla gol atan üçüncü takım. En fazla gol atan takım 36 golle Arsenal, onu takip eden Chelsea'nin 33, Tottenham'ın ise 32 golü var. Aston Villa'nın ise 21 gol attığını görüyoruz.
Spurs yediği 18 golle ligin en fazla gol yiyen 12. takımı. Aston Villa ise bu konuda çok başarılı. Bu sezon yedikleri 13 golle en az gol yiyen 3. takım. Hadi en az gol yiyen takımları da sayalım, 8 golle Chelsea ve 12 golle Manchester United. Bağlantılı bir istatistik olarak da, Tottenham yalnızca 2 kez gol yemeden bir maçı bitirmiş. Bu konuda en kötü ikinci rakım. En kötü takım ise 1 kez ile Wolves. Aston Villa ise 3 maçtan gol yemeden ayrılmış. Demek ki gol yediği maçlarda pek fazla gol yememiş. Bu konuda da en başarılı takım 8 maç ile Chelsea. Onu takip eden takımlar ise ilginç. 5'er maçla Birmingham, Stoke City ve Manchester United.
Maç başına gol ortalamasında Tottenham 2.46 gibi bir rakam yakalamış. Geçen haftaki maç 1-0 bitsetdi ne olurdu diye merak ettim ama çok üşendim hesaplamaya. Üşenmeyen biri olursa, bir yorum atarsa sevinirim. Aston Villa'da bu rakam 1.62 olarak gözüküyor.
Tottenham'ın şöyle ilginç bir istatistiği var; bu sezon en fazla direkten dönen şuta satip takım Tottenham. 8 kez top direkten dönmüş. Ayrıca bu sezon Premier Lig'de 6 kez hat-trick yapılmış, bunların 3'ü Tottenham'lı oyunculara ait. Robbie Keane 1 kez, Jermaine Defoe 2 kez hat-trick yapmış. İyi bi' şey tabi.
Crouch forma giymesi halinde sahadaki en uzun boylu futbolcu olacak. En kısa da Tottenham'dan, Aaron Lennon. Lennon demişken bu sezon 6 asistle Tottenham'ın en fazla asist yapan oyuncusu olduğunu da ekleyelim. Aston Villa'da ise James Milner 6 asistle takımının asist kralı.
Son olarak Aston Villa'nın bu sezon kendi sahasında ortalama 36591 kişiye oynadığını belirtelim. Villa Park'ın kapasitesi 42783.
Tottenham iyi bir şeyler yaptığı haftalardan sonra mutlaka puan kaybeder. Ben yine öyle olmasını bekliyorum. Tabii ki kazansa çok iyi olur ama, Tottenham'dan bahsediyoruz. :) Fenerbahçe maçıyla çakıştığı için izleyemeyeceğim Tottenham'ın maçını ama torrente düşerse maç izleyip bir yorum yapmayı düşünüyorum. İyi bayramlar, iyi hafta sonları efendim.
27 Kasım 2009
Bursaspor:1 Galatasaray:0
Bursaspor ilk yarıda hücuma çıkarken topu kenarlardan kullanıp, defansın ortasında biraz boşluk yakalamaya çalıştı. Galatasaray defansının fizik üstünlüğü göze alındığında mantıklı bir karardı. Bir de bunun üstüne beklerin kötü performansı eklenince Bursa'nın ekmeğine yağ sürülmüş oldu. İlk yarıda ve gole kadar bu şekilde oynamaya gayret ettiler. Volkan ve Sercan'ın süratini kullandılar. Beklerin kötü performansından bahsetmişken, Sabri'nin ileri çıktığında geri dön(e)memesi de Galatasaray adına sıkıntı yarattı. Hakan Balta ise hiç ileri çıkmadı ama defansif olarak da etkili değildi.
Galatasaray'da ise orta sahada 6 oyuncu oynamasına rağmen kısa ve hızlı paslar yapmak yerine, top şişirmeye ve ceza sahası içinde, ortada kimse olmamasına rağmen, orta yapmaya başvurunca Ömer ve Zapo bütün topları bir bir topladı. Özellikle orta 3'lünün önünde oynayan Arda-Kewell-Keita'nın hangisinin nerde oynadığı pek belli olmadı. Keita ve Arda kanatlara kaçtılar, Kewell biraz geride kaldı. Keita da, Kewell da etkisiz bir oyun sergiledi. Arda kötü değildi ama ropörtajında sesinden anladığım kadarıyla da hastalıktan daha tam olarak kurtulamadı.
Maçın ilk yarısındaki ofsayt pozisyonunda, hakemin pasif ofsaytı atlaması Bursaspor'u belki de bir golden etti. Ergiç'in direkten dönen topundan da bahsetmek lazım. Gerçekten çok sert vurdu. Sabri'nin düşürüldüğü pozisyondaki faul kesinlikle çok sertti. O pozisyonda Sabri'ye neden kart çıktı anlamadım. Boşu boşuna haftaya cezalı duruma düştü gerçekten. Büyük bir kayıp değil ama sonuçta bir kişi eksiliyor. Neeskens'in o pozisyonda sinirlerine hakim olması gerekirdi, olamadı. Hepimiz insanız, olur öyle arada. Lakin Elano'daki gereksiz gerginlik nedendir çözebilmiş değilim. Olmayacak pozisyonda hakemle tartışmalar falan. Halbuki yeni girmişti oyuna. Keita'nın sol taraftan sağ direğe doğru vurduğu şut güzeldi. Bir pozisyonda da eğer pas atılabilse gol pozisyonuna girecekti, olmadı.
Bursaspor istikrarlı oynuyor. Şimdiye kadar ligde Fenerbahçe hariç her takıma gol atabildiler. Defanslarındaki Zapo ve Ömer iyi bir ikili olmuşlar. Bu maçta da forvet olmayınca, özellikle Zapo beklere ve önlerinde oynayan oyunculara çok yardımcı oldu. Bekler demişken, Ali Tandoğan'ın yokluğunda Bursaspor'un ne yapacağı merak konusuydu. O bölgeye Tuna'yı yerleştirdiler. Tuna da bir adım ileri atmadı. Hep mevkisinde kalarak yapamayacağı işlere hiç kalkışmadı. İyi oynamasa da o tarafı idare etti.
Galatasaray'ın puan kaybıyla Fenerbahçe'nin puan kaybetme olasılığı da artmış oldu. Bu işler böyle gidiyor ezeli rakipler arasında ama inşallah Fenerbahçe bu gidişe bir dur der ve yarın Kasımpaşa'yı yenerek puan durumunda avantajlı konuma gelir. Bu tip avantajları tepmenin acısı daha sonra çıkıyor.
Long live Ronnie James Dio!
Mide kanserine yakalanmış. Erken safhalarda fark edilmiş olması biraz olsun sevindirici. Sen daha lazımsın, gitme bir yere.
Robbie Keane'i rahat bırakın
Yaklaşık olarak böyle demiş Harry Redknapp. Kimi taraftarlar Liverpool'a gidişini hala unutmuş değil. Üstüne bir de bu sezondaki isteksiz görüntüsü ve düşük performansı eklenince, tepki kaçınılmaz oldu. Harry de bunun farkında fakat bambaşka bir noktaya dikkat çekmek istemiş: Robbie Keane'in kişiliğine.
Sahada olmasa bile Tottenham için önemli bir oyuncu. Takım içinde sevilen ve en önemlisi saygı duyulan biri. Bu yüzden kaptanlık bandını taşıyor zaten. Bir iki gol atıp, biraz olsun eleştirileri susturmaya ihtiyacı var bana kalırsa. Dünya kupasında izlemek isterdim. Tamam Fransa'yı izlemek daha fazla keyif verir ama Henry'nin attığı gol ve Afrika'ya nasıl gittiklerini hatırladıkça Robbie Keane'in tayfasını izlemek daha güzel olurdu diyeceğim maçları izlerken.
Robbie Keane demişken, FM 2010'daki hayvani performansına değinmeden olmaz. Döktürüyor resmen. Atıyor, attırıyor... Nazar değmesin.