13 Eylül 2008

Fenerbahçe - Hacettepe

Normalde maç bittikten sonra sinirimin geçmesini beklerim, geçmezse o konuda ne konuşurum ne yazarım. Eğer blogu takip edenlerdenseniz dikkatinizi çekmiştir. Bu maça kadar sustum. Sabır dedim. Olur dedim, futbol hatalar oyunu dedim ama yeter! Vallahi yeter billahi yeter!

Bir kere bu takım ve oyuncuları ne sahaya dağılmayı biliyor, ne nereye koşacağını. Top sahanın neresine gelse rakip bizden en az bir kişi fazla. Bu nasıl oluyor? Top rakipteyken sahaya nasıl dağılacağını bilmiyor oyuncular. Belki de biliyorlar da işlerine gelmiyor. Ekmeğini bu işten kazanan, bu derece önemli bir takımda oynayan oyuncuların yerleşme hatası yapmasının imkanı yok! Olmamalı...

Geçen seneden beri söylediğim bir şey var. Az da olsa alan daraltabilen takımlara karşı top oynayamıyoruz. ayağı top yapan tek isim Alex! Bir de bu sene şans bulmaya başlayan, ne zaman ne yapabileceği ve yapacağı belli olmayan Kazım Kazım. Topu kullanamıyorsanız topun sizde olmasının hiç bir mantığı yok! Alex ve Kazım dışındaki orta sahayı sayıyorum. Maldonado, Uğur Boral, Burak Yılmaz, Selçuk Şahin, Ali Bilgin... Söyler misiniz bana hangisi topla oynayabiliyor? Bu listede saymadığım isimler var, evet. Mesela Emre... Emre'nin arka arkaya 2 maç oynaması ihtimal dışı gibi görünüyor. Josico hakkında yorum yapmak için çok erken. Tümer bu sakatlıktan tamamen kurtulabilecek gibi gözükmüyor.

Biraz bu hafta oynayan futbolcuları ele alalım. Geriden başlayalım, en geriden. Kalecimiz Volkan'dan. Bu adam bir türlü uslanmadı. Takımını eksik bırakmaktan usanmadı. Yetenekli kaleci ama bazen öyle hatalar yapıyor ki bu Volkan olamaz diyorsunuz. Her dilde küfür etmeyi bildiği gibi şimdi de çenesini tutamama hastalığı başladı. Penaltı kaçtı zaten ya sus! Eğer illa bir tepki vermek istiyorsan, hakemin üstüne gitmeden olduğun yerde yukarıyı göster, herkes ne demek istediğini anlayacaktır zaten. Bir sonraki maçta kalecimiz Volkan Babacan. Sakın abi Volkan'ın bu özelliklerini alma. Büyük Volkan'ın bir diğer özelliği de, abuk subuk toplara şekilli planjonlar yaptığı halde, atlasa tutabileceği topları izliyor. Bildiğin izliyor ya!

Sağ bekimiz, Gökhan Gönül. Onu tartışmak saçma olur. Gerçekten çok iyi bir futbolcu. Bu aralardaki yoğun maç temposu ve o kanatta milli takımda da, Fenerbahçe'de de ona yardım eden oyuncu bulunmadığı için yorgun düştü. Milli takımın ve Fenerbahçe'nin gelecekteki sağ tarafı bu adama emanet olacak. İnşallah hep üstüne koyarak ilerler.

Can Arat. Ben Can'ı çok severim, bunu tüm samimiyetimle söylüyorum. Fakat Fenerbahçe'de oynayacak tecrübesinin hala olmadığını düşünüyorum. Bu akşam da yanıltmadı beni maalesef. Öncelikle toplara nasıl gireceğini bilmiyor. Hatırlar mısınız bilmem, geçen sene bir maçta rakibinin yükselip kafayla vurduğu bir topu ayakla uzaklaştırmaya çalışmıştı. İşte tam da bahsettiğim bu. Rakibi karşısına aldığında, topa nasıl hamle yapması gerektiğini bilmiyor. Fiziği bir defans oyuncusu için oldukça müsait. Örneğin hava toplarında etkili, ama nasıl etkili? Top geliyor, Can takipe vurdurmuyor lakin kendi vurduğu top rakibe gidiyor. Böyle olduğu zaman hiç bir anlamı yok. Topu bildiğin süsüyor adam. Havaya doğru! Bugün Can ile ilgili olumlu bir şey söylemek için elimden geldiği kadar uğraştım. Fakat sanırım tek söyleyebileceğim, topu oyuna iyi sokabildiği... Kendi kalesine gol atması, her ne kadar hatalı olsa da, bunları yazmam için sebep değil. İlk golde yaptığı hata ise affedilemez. Kendini geliştirmesi lazım.

Edit: Topa hatalı çıktığı maçları hatırlayamamıştım. Sağolsun Muhder yardımcı oldu.
bkz. 2006-2007 Fenerbahçe-sivasspor maçı servet'in attığı kafa golüne ayakla çıkılması.
bkz. 2007-2008 Fenerbahçe-gaziantep maçı de nigris'in golüne ayakla çıkılması.
bkz. 2008-2009 hacettepe-Fenerbahçe maçı topa baldırlı çıkış

Yasin Çakmak. Rize'deyken bir kaç maçta izlemiştim. Haliyle izlediğim maçlar 3 büyüklerle oynadıkları maçlardı. Böyle maçlarda Çaykur Rizespor tarzı takımları bilirsiniz. Stoperler rakip santraforu kucağına alır, ona top oynatmamak için elinden geleni yapar. Takım olarak da futbolu öldürdükleri için bir süre sonra rakip doldur boşalta döner. O zaman ekmeklerine yağ sürülür. Hava toplarını bir bir toplarlar. İşte böyle bir takımda iyi oynuyordu, hakkını teslim edelim. Gel gelelim Fenerbahçe hiç bir zaman öyle bir takım olmadı. Olamaz da, çünkü orta sahası her zaman hücumu düşünen oyuncularla dolu. Dolayısıyla orta saha önde olduğu için defansın da ona yaklaşması gerekiyor ve Yasin gibi defanslar arkasına bir top gelirse, takip etmekten başka bir şey yapamıyor. Bunun örneklerini geçtiğimiz senelerde de görmüştük. Can ile olan uyumsuzluğuna değinmek istemiyorum. Kaç kere bir arada oynadılar da uyumlu olsunlar. Fenerbahçe'nin alışık olmadığım bir düşüncesi vardı bugün, ofsayt taktiği. Onu uygulamada bir kaç kez hata yapsa da görmezden gelinebilir. Şimdilik... Çünkü daha ciddi sorunlar var.

Roberto Carlos. Pas diyorum. Onun futbolculuğuna dil uzatmak haddime değil.

Haftalardır konuşmak istediğim adama geliyor sıra. Uğur Boral! Bir futbolcunun sakatlık yaşamadığı halde bir kaç ayda bu kadar değişim göstermesini aklım almıyor. Uğur afedersiniz ama 3 haftadır rezalet bir futbol oynuyor. Ne defansta, ne hücumda hiç bir etkinliği yok. Ayağına aldığı topları basit paslar dışında eziyor. Bugün bir asist yapmış olabilir, tebrikler ama genele bakarsak durum böyle. Maçı izlediğim ortam gürültülü olduğu için tam duyamadım. Sanırım Uğur çıkarken ıslıklandı. Onun da buna tepkisi küfür etmek oldu. Bir kere şu ıslık olayından vazgeçilmesi lazım. Her ne kadar sinirlenilirse sinirlenilsin, ıslık olmamalı. Tepki olacaktır. Tepki olmalıdır! Hep destek tam destek sloganı tepki vermeme anlamı taşımaz, taşıyamaz. Sadece bunun yerini, zamanını ve şeklini iyi ayarlamak gerekir. Her neyse Uğur'a dönelim. Bugün gereksiz yere zorlamaları da vardı sahada. Örneğin bir pozisyonda solda top isteyen bir arkadaşına pas vermeyip, gol atmasının çok zor olduğu bir yerden şut attı. Belki pas verse pozisyon golle sonuçlanabilirdi. Geçen sene de vardı bu inadı. Özellikle şampiyonlar liginde. Ama o zamanlar yapabiliyodu. Daniel Alves'e yaptıkları daha dün gibi. Böyle oynarsa bu takımda yeri yok, ama kendine gelecektir. En azından öyle umuyorum.

Maldonado. Geçen seneye göre bir gelişme olduğu ortada. Olabildiğince dikine oynamaya çalışıyor. Hücumda biraz daha etkili olma çabasında. En azından bu sene orta sahayı tereddütsüz geçiyor. Defansif olarak da bu sene iki stoperin arasında oynamaktan vazgeçmiş. Biraz daha önde oynuyor. Fakat şahsen benim istediğim tarzda bir önlibero değil. Hızlı değil mesela. Ortalama bir oyuncu yanından geçip gidebiliyor. Yavaş bir oyuncunun yavaşlığını kapatması için fizik gücünün iyi olması lazım. Gel gelelim o da yok. Omuz omuza mücadeleye girip de kazandığını görmedim. Göreniniz varsa haber etsin, özür dileyeyim. Bir dakika... Bu saydığım özellikler... Sanki biri vardı böyle. Neydi ya adı, böyle esmer bir çocuktu. Heh buldum; Appiah!

Josico. İlk izlenimlerim ne olumlu, ne olumsuz. Sanırım bu maçta biraz daha önde kullanılabilirdi. Ön libero değil de orta sahanın ortası gibi. Ya da Maldonado ile anlaşıp, veya anlaştırılıp(!) biraz daha önde oynatılabilirdi. Zamana ihtiyacı var. Henüz takıma katılalı 2 hafta oldu. Sakatlığı yüzünden sezona iyi hazırlanamadı. Bu takımla hazırlık maçına dahi çıkmadı. Bu sebepler yüzünden kredisi var. Bekleyip göreceğiz, her zamanki gibi...

Kazım Kazım. Müthiş yetenekli. Bire birde kolay adam eksiltebilen, iyi orta yapabilen bir adam. Fakat her maç bu yeteneklerini göstermiyor bize. Saklıyor. Her maç gösterebilirse tadından yenmez. Biraz rahat hareketleri var evet. Eğer ki antremanda yapması gerekenleri yapıyor, maçta hocasının söylediklerini uyguluyor, en azından uygulamaya çalışıyorsa istediği kadar rahat olsun. Fenerbahçe'nin top taşıyabilen, iyi bölgelere koşu yapabilen nadir(!) oyuncularından biri. Üstüne koyarak devam etmesi ve Gökhan'ın yükünü hafifletmek için çaba göstermesi dileğiyle.

Alex de Souza. Ne diyebilirim ki. İsteyen koşmuyor desin, isteyen basmıyor desin... Müthiş bir adam. İnanılmaz bir istatistiğin sahibi. Dalga geçiyor rakamlarla. Bugün çok istekliydi. Attı, attırmak için elinden geleni yaptı. Koştu, geiye geldi top aldı. Top taşıdı, mükemmel paslar attı. Sahada futbol oynandığını hatırlattı bize. Hep böyle kal krAlex!

Güiza. Fenerbahçe'ye gelen her forvetin kaderi yalnız kalmak. O da yalnız. Yardıma gelen kimsecikler yok. Sahaya dağılmayı da bilmediğimizden, istediklerini yapamıyor. Geçtiğimiz maçlarda ve bu maçta pozisyonlar kaçırdı. Forvet bu, kaçıracak tabi. Ama bir de şu yönden bakmak lazım; Forvet bu atacak tabi! Yine sabrediyoruz. Hep sabrediyoruz. Ölçüyoruz biçiyoruz. Bir kefeye Kezman'ı bir kefeye Güiza'yı koymaya başladık. Sonumuz hayır olsun diyoruz, yine sabrediyoruz... La Liga gol kralını sahada görmek istiyoruz. Ha bu arada staj yaptığım sırada değinemediğim bir haber vardı kendisiyle ilgili. Sigara içmiş de bira içmiş de vs. Helali hoş olsun. Bir arada rakıyı tatsın, yanına balık istesin. Boğaz manzarasını da eksik etmesin. Bak bakalım ayrılabiliyor mu burdan.

Önder Turacı ile Burak Yılmaz hakkında çok detaya girmeyeceğim. Önder sağ bek değil, bunun anlaşılması lazım. Stoperde hatırladığımız kadarıyla iyiydi. Yavaş yavaş unutmaya başladık. Kendisini orda izlemeyeli baya oldu. Burak Beşiktaş'ta da böyleydi. Çok şey yapmak istiyor ama fiziği ve tekniği izin vermiyor. O da sağ açık değil. Forvette nasıldır hiç izlemedim. Malum Beşiktaş'ta da sağa yakın oynuyordu. Manisa'ya bir sempatim olmadığı için maçlarını takip etmedim. Tembellik evet.

Aziz Yıldırım hakkında da bir kaç şey söylemeli ama onu sonraya bırakıyorum. Bu post biraz fazla uzadı. Şimdilik bu kadar ama gerisi gelecek.

Akıl Fikir



 
^

Powered by BloggerFlamboyant Striker by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License